NERDE O ESKİLER


Ne çabuk zaman geçti. Biz daha hayallerin en tatlı yerinde tebessümle buhu tutan camlara, gülen yüz çizerken, bir gülen, bir ağlayan gök yüzü gördük. Eskileri gördük, memlekete adam boyu yağan karı, çatılardan iki metre asılan buzları gördük. Üstüne üstlük, damları kapatan kar yığının çaresizliğini yaşadık, ama, herşeye rağmen, dalında tutunmaya çalışan bir yaprak gibi, kopmadık dalımızdan. Neler gördük, neler, yazmaya kalksam bir sürü yazı. Hangi birini sığdırayım ki sözcüklere. Madem değindik bu konuya, bir kaçını anlatayım,sizde okuyun. Benim en değerli okuyucularım. Eskiler güzeldir. Eskiler, insana, hatırladıkça ah çektiren anılardır. Fırsat verilse, o günlere geri dönmek isteyen çok insan vardır ama, geçen zamanı geri getirmek, ancak hayallerimizi konuşturmayla olur. Neyse, yaşayanınız varmıdır bilmem, kışın mahalle arkadaşlarıyla dağın zirvesine çıkıp kaydığımız çok olmuştur. Ellerimizin üşümesine aldırış etmeden, Üzerimizin ıslanmasına, kayarken ayaklarımızın su çekmesine, dudaklarımızın soğuktan çatlamasına aldırış etmeden, keyif ala ala, geçirirdik günlerimizi. Bir de sobalı evler vardı. Şimdikilerin bir çoğu, ya kaloriferli, yada doğalgazlı. Üşüyünce sobanın borusuna sarılırdık neşeyle, ıslananan çoraplarımızı çıkartıp, sobanın üzerine sıkardık. Su damlacıklarının, kızgın sobanın üzerinde dans edişiyle başlardık eğlenmeye. Biz böyle yaşadık işte. Şimdi bu anlattıklarımı okuyup, ah çekenlerin bir çoğu 35 40 yaşlarındadır. Çünkü bunlar bizimle birlikte gömüldü maziye. Şimdiler bilmez leğende yıkanmanın ne kadar keyifli olduğunu. Bilmezler dam üzerine çıkıp metrelerce yüksekten kar üstüne atlamayı. Bilmezler dam üstünde bilye oynamayı, bilmezler topaçı, bilmezler kibrit kutusundan yırttığımız kagıtlarla papel oynamayı, bilmezler yazın fare kösklerinden aldığımız toprakla, kışın oynadığımız kar topu gibi, top yapıp arkadaşlarla savaşmayı. Bilmezler lastik ayakkabının içi terlediğinde çıkartan muhteşem keman sesini 😁 daha saysam, bir sürü neler var neler. Bu çocukluktu, ya birde bu çocukların büyüyünce yaşadıkları aşklar’a ne demeli. Taş altına konulan mektupmu desem . Ayakkabı içine beni kaçır muallimim, diye not bırakan ablaları mı desem. İspanyol paçalı açık mavi pantolonla saçlar papaz gibi tipli abilerin, ablalara iş attığını mı desem. Alamanyadan getirdiği radyoyla komşu kızına hava atan abiyimi desem, Çeşmeden su doldurmak için inen leyla ablamıza, sabuha şarkısını söyleyen abiyimi desem. Daha sayamadığım bir sürü şey varda, yeterli görüyorum. Sözlerime son vermeden, anlattıklarım, şu zamana bakınca, Nerde O Eskiler dedirtiyor değil mi? 😊 Hadi kalın sağlıcakla…


Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın