BAYIM BU TARİH’İ VİLLA SÜPER


Evet bayım, sizinde dediğiniz gibi, insanların bir çoğu iyi biri olmaya çalışıyor ama, başaramıyorlar.

Yaşamı boyunca insanlık vazifelerini yerine getirmeye çalışan toplum. Bazı noktalarda, bu vazifeleri yok saymışlardır. Eeee buda onların ayrı düştükleri anlamına geliyor derim. Peki, bu yazıya vazifeyi katmadan, yolumuzu ahşaptan yapılı tarihi bilmem kaç yıllarına dayanan, kendince, kendine bayım denmesini istediği, adamın villasına girelim.

Dışardan bakınca, ben bey kapısıyım yavaş vur döverim der gibi bir kapı, tokmak var ama ben elimle vurmak istedim. Kapıyı açan hizmetçi;” buyrunuz efendim bayım sizi bekliyor” dedi. Küçük adımlarla ilerlerken, İçerde değişik bir koku var, yapıt çok eski, ama nasıl ayakta duruyor, ben, hayretle etrafı izliyorum. Yukarı merdivenlerden aşağıya doğru inen biri geliyor, sanırım bu bayım denmesini isteyen kişi olmalı. Merhaba bayım dedim. Sıcak kanlığı sanki yüzüne vurmuş gibi, kırmızı yanakları tebessümle doldu . Elini uzattı ve güler yüzle hoş geldin Atacım dedi. Yalanda olsa aynı vaziyette güldüm tokalaştık. Hoşbulduk bayım, dedim. Adamdaki nezaket ve zarafet karşısın da, hantallığımı gizleyemedim. Siz çok iyi birine benziyorsunuz dedim. Yine gülerek, teşekkür etti. Eliyle bir sandalye gösterdi. Oturalım Atacım dedi. Tabiki dedim. Size bir kaç soru somamın bir mahsuru var mı? Estağfullah Tabi buyur dedi. Evin tarihinden bahsedermisiniz, sizin bu ihtişamlı evinizi, blog’um da anlatmak istiyorum dedim. “Ne içersin” diye bir soru girdi araya . “Sütlü bir kahve iyi gider” dedim. Yanda bekleyen hizmetçi kız birden kayboldu. Sanarım bu evde herşey emir almadan işliyor olmalı. 2 dakika sonra kahvemiz geldi. Çok hızlılar çokta temiz. Adam kahvesinden bir yudum alarak sohbete girdi. “Tarihler 1910 u gösterdiğinde, dedem haci mustafa, yanında saz çalan amcam murata, dur der ve aklına gelen böyle bir evin projesini anlatır. Daha sabahı beklemeden, kazma bulunduğumuz yere vurulur. 3 aylık kısa bir sürede evin ilk katı dikilir. Diğer üst katsa 3 ay 15 günde yapılır. Yani süreç 6 ay 15 gün sürmüştür” dedi. Kahvesinden bir yudum aldı. Ben hemen bir soru sordum . “Neden üst kat 15 gün fazla sürdü ki”. Orada adam güldü. “Rametli dedem haci mustafa hastalanmış, düzelmesi 15 gün kadar almış” dedi. “Kaç kardeşsiniz” dedim “3 kardeşiz 2 si kız” dedi. “Peki 1910 baya uzun bir süre, kaçıncı sahibisiniz bu evin.” ” 3. Sahibiyim dedemin kardeşi murat eve girdiklerinin 6. Ayında aniden ölmüş. Dedem’de, 20 sene kullanmış bu evi. 1930 da, evin tek oğlu olan babama bırakmış. Babamda Allah rahmet eylesin 1972 de vefat etti o gün bu gündür ben oturuyorum. Benimde 1 oğlum var bende ona bırakacağım dedi. Ben ahşap sandalyemde kahve keyfimi yaparken, gözüme çarpan eski tür bir avize gördüm, saydım tam 20 tane lambası var. “Bu avize kaç yıllık acaba” diye sordum. “O çok eski, dedem haci mustafa birinden almış. Elden ele dolanmış yani, 100 yıldan fazla bir tarihe sahip.” Tarihi duyunca ben ağzı açık avizeye bakıyorum. “Peki dedim içeri girdiğimde bir koku aldım, ki hala alıyoruz, daha önce böyle bir koku almadım ama, bu neyin kokusu, güzelligiyle başımı dönerdi..”

Adam elindeki bitirdiği kahvefenin fincanını, ahşaptan masanın üzerine bıraktı, bana döndü. Bu çok özel kokudur.

Asya’nın yüksek dağlarında yaşayan, bir tür, Erkek ceylanın, karın derisi altındaki bir bezden elde edilen güzel bir kokudur . adı Misk” dedi. Saatler biraz geç oldu dedim ama, bir soru daha sormadan edemedim. Öyle ya, ben buraya, hem evi ziyarete, hemde soru sormaya geldim. Neyse, bayım bu duvardaki resim çok güzel . Yetenekli bir elin eseri olmalı . Evet dedi tarihi eski, 130 yıllıktır. 2. Abdülhamit hanın dedeme hediyesi dedi. Ben neden verildiğini ve detaylarını sordum. Bir kaç sorudan donra toparlandım çıktım. Resim in konusu uzun olduğu için burda anlatarak sizleri sıkmak istemiyorum. Bugünlük bu kadar yetetli . Okuduğunuz için Teşekkür ederim… 🙏👋


Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın